Gözlerini kapatışıyla gönül yaralarını açan, açtıkça merhemi kana bulayan şifalar şifası. Kâğıda sığmayıp satırlardan taşan, taştığı topraklarda tohumlara denk düşen doyulmaz bereket suyu. Saz tellerine dokunan parmak uçlarını, tınıya ve efsuna dönüştüren en büyük hayal çığlığı. Turna kanatlarına, sevdaya olan hasretini yükleyen yürek. Göz pınarlarındaki acıyla yanan ateşe kafa tutan dik başlı kambur. Gidip gelmeleri yolcunun güzelliğine bağlayan hayır duasının avuç içi. Soluk soluğa kalmışlığınla avut biçare düşen yürek sancılarını. Yad ellerde aratma sevdayı, çareyi susmakta bulmuşlara. Konunun konuşmaktan değil kavuşmaktan geçtiğini anlat onlara. Mihriban! Sarı saçlarında sakla kararan gecelerin sabahlarında ki umudu. Çözemesin kimse Mihriban. Çözdürme Mihriban!
Gözümü açıp saate baktığımda üç buçuktu. Yalnız yaşayan bir kadın olduğum için mutfaktan gelen daktilo seslerinden endişelendim. Önce hiç duymamış gibi davranıp uyumaya […]
Kara bulutlar gözyaşlarını yüklenmişti insanların. Karakoçan derin bir uykudaydı. Binbir Gece Masalları’ndan pasajları dinliyorlardı belki de rüyalarında Şehrazat’ın ağzından ya da sonelerini Sheakespeare’in, Hayyam’ın rubailerini, Hasan […]
Dünya, katıldığın andan itibaren kurulu düzene ayak uydurduğun, sonra da el etek çektiğin küçük bir nefes darlığı kocaman boşlukta. Efsaneler, anlatılanların belirsizliği, benlik […]